26 Aralık 2010 Pazar

Koca bir yılın özeti...

Bir bakmışım 2010'da bitmiş.

Yıllar çabuk mu geçiyor ne? Yaşlanıyor muyum yoksa? :)
Şöyle bir geçmiş yıla baktım da baya güzel, dolu dolu bir yıl geçirmişim. Özellikle iş ve gezme yaşamım açısından :)

2009'da www.milliyet.com.tr'de başladığım stajıma 2010'da da yoğun biçimde devam ettim. 2010 yılına girerken Wanda Digital'de staj yapıyordum. Büyükçekmece - Florya - Maslak arasında 4 ay mekik dokudum. Daha sonra yine Maslak'ta Ekolay.com'da koşturmaca başladı. Bir yandan staj bir yandan okul derken Esin Hekimoğlu'nun yanında part time işe başladım. Nasıl vakit bulduğumu bilmiyorum ama o yoğunluk içinde birde CDM Danışmanlık'ta çalışmak benim için çok iyi oldu. Esin Hanım'la gittiğim eğitimlerde hem çok şey öğrendim, hem de yeni insanlar tanıdım. Aynı zamanda ilk paramı da kazanmaya başlamış olmak bu seneyi özel yapan olaylardan biriydi benim için.

Bu arada gezmelerime ve fotoğraf çekmelerime de devam ediyordum tabi :) Bu sene karşı tarafa sık sık gittim. İstanbul'un tarihi yerlerini çok sık ziyaret ettim. Bale ve tiyatro etkinliklerime de vakit ayırmaya çalıştım.

Daha çok fotoğraf çektim ve koleksiyonumu genişlettim. Güzel kitaplar okudum. Senenin sonlarına doğru okuduğum Bünyamin Aygün'ün 'Kül' ve Canan Tan'ın 'Eroinle Dans' romanları beni en çok etkileyenlerdi.

Ve mezun oldum. İki yıllık meslek yüksekokulu da olsa bir üniversite diplomam var. Dgs'ye girdikten sonra puanlarımın açıklanmasını beklerken de güzel işlerde görev aldım. Belediyemizin uluslararası festivalinde gönüllü fotoğrafçılık yaptım. Hem yabancı insanlarla güzel, eğlenceli vakitler geçirmiş oldum, hem de bir çok fotoğraf çekme imkanım oldu. Evet belki bundan para kazanmadım ama, fotoğraflarımın kullanılması ve arşivimi genişletmesi beni yeterince memnun etti.

Ve yaz tatili... Marmaris'e gitmeyi istiyordum gerçi, ama olsun bu sene de Bodrum'a gittik. Aileyle Bodrum'a gidilir mi diyenlere inat, çok güzel vakit geçirdim. Dönüşte Çanakkale'ye uğramamız da her seneki güzel alışkanlıklarımızdan biriydi... :)

İstanbul'dan döndüğümüzde tam, dinleneyim ne güzel stajlarım da okulum da bitmiş biraz kafa dinleyeyim derken Yenibiris.com'da gördüğüm güzel bir ilan yine beni çekti :) Ve 3 gün içerisinde yeni bir işe sahip oldum.

Eee hani ben tatil yapacaktım? Olsun çalışmak güzeldir :)

Evet artık resmi bir işe başlamıştım. Star Tv İnternet... Dolu dolu 1,5 yıllık staj yaşamım sona ermişti :) Yeni insanlar, yeni işler, televizyon dünyası... Gazete, ajans ve internetten sonra televizyon deneyimi çok güzel olacaktı benim için. Öyle de oldu. Herşey çok güzel gidiyordu. Ve şimdilerde ise daha da güzel gidiyor :)

Öğleden sonra, akşam çalışacak olmam benim için çok iyi bir zamandı. Çünkü öğrenci olmaya devam etmek istiyordum. O zamanlar daha dgs puanlarım açıklanmamıştı. Biraz bunun gerginliği ve karamsarlığı vardı üzerimde...

Stajlarıma ve gezmelerime ayırdığım fazla vakit yüzünden Dgs'de fazla puan alamadım belki ama yine de beklediğimden iyi puan almış olmam beni sevindirdi. Okul çıkışlarında işe gidecek olmamdan dolayı İstanbul'da fazla vakit kaybetmemem gerekiyordu. Bu yüzden Arel Üniversitesi'ni tercih ettim. Evime çok yakın, trafik derdi yok, üstelik okula giderken tarla, bahçe, göl ve hayvan sürülerini izleyerek gitmem beni keyiflendiriyor. Çünkü doğal yaşamı seviyorum :) Gerçi okul daha çok yeni, bazı şeyler eksik ama ilerisi için bana basamak olacak. Üstelik çok iyi hocalarım da var. Özellikle fotoğrafçılık konusunda çok bilgi edinebileceğim...

Yeni işimden de çok şey öğreniyorum. Hem habercilikle hem de dijital pazarlamayla ilgili... Çok iyi insanlarla tanıştım orada. İş yaşamını daha iyi tanımaya başladım artık. Bir de bu sene şunu farkettim: buradan ayrılsam bile, tekrar iş bulup çalışmak istiyorum. Alışmışım, sanki boşlukta olmak beni şimdiden sıkıyor. Çok yoruluyorum belki ama ileride karşılığını alacağıma da inanıyorum.

Bu senemin özeti böyleydi işte. Önümüzdeki yıl neler olacak çok merak ediyorum. Yeni işlerle ilgilenmek, insanlarla tanışmak ve yeni yerler görmek beni heyecanlandırıyor.

Son olarak, herkese yeni yılda önce sağlık, sonra huzur ve sonra tüm istediklerinin olmasını diliyorum :)

24 Kasım 2010 Çarşamba

Büyükada

Büyükada'nın yolları taştan, sokakları kedili, sahilleri martılı, evleri nostaljik, faytonları da bambaşka...

Pazar günü benim için çok güzel geçti.

Büyükada'ya en son üniversite 1. sınıftayken arkadaşlarımla gitmiştim. Bir yandan bisiklet sürüp diğer yandan fotoğraf çekmeye çalışırken bisikletten düşmüştüm. Ve kolumdaki çatlağın ağrısı, o günümü acı içinde geçirmeme sebep olmuştu. Yani kısaca birşey anlamamıştım :)

___

Bunun acısını çıkarmak ister gibi pazar günü adada durmadan yürüdük, güldük. Bol bol fotoğraf çektim. Gruptaki herkes fotoğraf çekmeyince arada kopukluk olabiliyor. Bu gibi durumlarda da koşarak onlara yetişmeye çalışıyordum...

Gözümün görebildiği, ışığın izin verdği müddetçe güzel anlar yakalamaya uğraştım. Yere düşen kurumuş ağaç yaprakları, faytonun nostaljik ve doğal görütüsü (zaman zaman kötü kokusu da var tabi) tatlı kediler, sıcakkanlı esnaf, çeşit çeşit evler (yoksa köşkler mi deseydim!) insana doping gibi geliyor. Üstelik benim gibi doğal ortam sever, nostaljik, sakin tipte insanlar için bence ada en iyi kafa dinleme yeri! Bir de sonbahar fotoğrafları çekmek istiyorsanız, adalar şu an en iyi yer bence. İstanbul'un yalancılığından, kalabalığından, yoğunluğundan kaçmak için en yakın kurtuluş yeri...


Aaa şu sokak güzelmiş, aa burada bu vardı, aa şurası ne hoşmuş derken bir bakmışız ki adanın sonuna gelmişiz. Biz de dedik madem bu kadar gelmişiz, Aya Yorgi'ye çıkmadan olmaz. Valla ben daha önce çıkmamıştım. Allah nasıl bir güç verdiyse bana o yorgunluğun üstüne bir de o dik yokuşu çıktım. Hem de yarım saatte çıkarsınız dedikleri yolu 13 dakikada hiç durmadan çıkarak... Kilise güzeldi tabi... Seneler öncesinin tarihini barındırıyordu, her dinden insanın ziyaret etmesi de çok hoş. Biz de bir mum yaktık... Oraya kadar çıkıp dilek dilememek olmaz. Gerçi gerçekleşmeyeceği malum ama belli mi olur biz dileyelim...



Adanın manzarası yukarıdan da çok güzeldi doğrusu. Tam da güneş batmak üzereydi, hava biraz sisli olmasına karşın görüntü çok hoştu. 13 dakikada çıkıp 5 dakika oyalandığımız kiliseyi, 5 dakikada inmemizin verdiği huzurla ve şaşkınlıkla bu amacımızı da gerçekleştirdik. Bu kadar mıydı yani demekten de biraz kendimi alamadım. Ama değdi mi diye sorsak kendimize değdi valla :)

Bu geziden çektiğim fotoğraflarımın bir kısmını flickr hesabıma yükledim. Haftaya vizelerimiz başlıyor. İşten geldim yorgunum ama tembellik yapıp bir sonraki güne erteleseydim, biliyorum ki 15-20 gün sonraya anca yükleyebilirdim...

Neyse fotoğraflarımın devamına buradan bakabilirsiniz :) http://www.flickr.com/photos/zeynepmirza/5204840303/

31 Ekim 2010 Pazar

Analı-kızlı bir Yıldız Parkı Gezisi

Geçen hafta annemle küçük bir İstanbul turu yaptık.

Boğaz gezisi için geç bir saatte uyanmış olsam da, o gün çok güzel geçti. Malum ev biraz uzak olduğu için annemle koşuşturmaca içinde yola çıktık. Allah'tan trafiğe takılmadıkta biran önce istediğimiz yere ulaşabildik.

Benim amacım park bahçe gibi yerlere gidip sonbahar temalı fotoğraflar çekmekti. Önce Emirgan Parkı'nda karar kılmıştık ki, saatin geç olması fikrimizi değiştirdi. Daha yakın bir yer olan Beşiktaş'taki Yıldız Parkı'na gitmeye karar verdik.

Park içinde dolaştıktan sonra yine yürüyerek Ortaköy'e gittik. Orada kısa bir turdan sonra Ortaköy'de klasikleşen kumpir keyfimizi yaptık annemle...

Annem sanki arkadaşım gibi. İstediğim herşeyi rahatça konuşabiliyorum, paylaşabiliyorum. Bazı arkadaşlarımın anneleriyle olan iletişim kopukluğu ise beni üzüyor. İşte o zaman ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum...

Ben bu küçük gezimiz boyunca yine bir çok fotoğraf çektim... Havanın da güzel olmasıyla her yer cıvıl cıvıldı. Anne-kız eğlenceli bir gün yaşadık...

İşte o gün çektiğim fotoğraflardan birkaç tanesini Flickr hesabıma ekledim. Buradan bakabilirsiniz: http://www.flickr.com/photos/zeynepmirza/5143528039/

Umarım beğenirsiniz görüşmek üzere :)

28 Ekim 2010 Perşembe

İyi ki doğmuş!

Bugün bitanecik dostumun doğum günüydü...

Can dostum, gerçek arkadaşım.

Yalancıktan, sadece iyi günlerde ortaya çıkan dostluklardan değil bizim arkadaşlığımız, Allah ömür verdiği sürece devam edecek cinsten...

6 yıl önce tanışmıştık Begüm'cüğümle... Liseye ilk başladığımız gün, sınıflara girmeden önce bahçede sıra olmuştuk. Hani bir insana bakınca iyi ya da kötü düşünceleriniz belirir ya aklınızda, belki bir önyargı, belki de elektrik meselesi... Onu ilk gördüğümde de öyle oldu işte. Sanki seneler öncesini hissediyormuşcasına, çok iyi anlaşacağımı orada anladım sanki... İyi niyetini, temiz kalbini, yardımseverliğini fısıldıyordu tatlı yüzü.. Güler yüzlülüğü insanı rahatlatıyordu, huzur veriyordu...

Bugün Ona karşı olan görüşüm hiç değişmedi. Zaman geçtikçe güvenim, sevgim, bağlılığım katlanarak devam etti. Sıkıntılı günlerimizde hep birbirimize destek olduk. Zor zamanlarımızda fikir verdik, danıştık... Mutlu günlerimizde eğlendik, güldük, gezdik, fotoğraf çektik, saatlerce msn'de konuştuk... Gecenin bir vakti zamansızca birbirimize sevgi mesajları attık, bazen otobüste, bazen sınava girerken, bazense uykuya dalmadan önce...

Şimdi Begüm'cüm bir yaş daha büyüdü. Zaten olgun olan kişiliğine, bir yaş daha eklendi...

Benim tatlı, sevimli, çalışkan, dürüst, felsefetik dostum iyi ki var, iyi ki tanımışım...

Her şey güzel gönlünce olsun canım arkadaşım kardeşim...

10 Eylül 2010 Cuma

Flickr'a hoş geldim:)

Fotoğraflarımı yayınlayacağım yeni bir hesap aldım...

Flickr'dan...

Flickr uzun zamandır üye olmak istediğim bir siteydi. Okul, staj, festival koşturması daha sonrada yeni işe başlamam falan derken vakit kalmıyordu bir türlü açmaya. Sonunda hesabımı alabildim. Ve inşallah istediğim gibi ilgilenebilirim :))

Burada çektiğim fotoğrafları yayınlayacağım. Sadece bir tarz değil, beğendiğim tüm fotoğrafları koyacağım. Şimdilik festivalde çektiklerimle başladım... Bakalım aylar sonra ilerleme göstermişmiyim, hangi ayda, ne kadar çok fotoğraf çekmişim bunları göreceğiz :)

Üye olanlardan iyi ya da kötü yorumlarını esirgememelerini istiyorum. Beni tanıyan bilir eleştiriye açık bir insan olduğumu... :)

Flickr sade, temiz bir görüntü izlenimi veriyor bana... Fotoğrafların hoş sergilenmesini sağlayan bir tasarımı olduğunu düşünüyorum, gözü yormuyor. Hem yüklenmesi de hızlı oluyor... İlgilenen arkaşadaşlara tavsiye edebilirim. :)

Ve işte Flickr'daki sayfam: http://www.flickr.com/photos/zeynepmirza

Umarım fotoğraflarımı beğenirsiniz...

(Bu arada lütfen emeğe saygı... İzinsiz kullanmayın!)

13 Temmuz 2010 Salı

Mutlu bir festival daha!

11. Uluslararası Büyükçekmece Kültür Ve Sanat Festivali bu sene de coşkulu ve eğlenceli geçti. Uzun uğraşlar sonucunda organize edilen festival hızlı bir şekilde bitti. Ya da çok eğlendiğimizden zaman hemen aktı geçti bizlere... Bol bol çektiğim fotoğraflar ve edindiğim yeni arkadaşlıklar bende güzel anılar bıraktı.

Aslında geçen sene de görevli olmamdan dolayı festivale hazırlıklıydım. Geçen sene Milliyet Gazetesi'ndeki stajım dolayısıyla bazı günler katılamıyordum. Bu sene festivalde her zamankinden çok daha fazla görev aldım. Görsel şölenin, birbirinden farklı onlarca kültürün, yüzlerce insanın müzik, dans ve güleryüzle olan iletişimine tanık oldum.

Aynı dili konuşmayan, aynı kıyafetleri giymeyen, aynı yemekleri yemeyen, kültürden kültüre toplumsal değer yargıları değişen, kısaca birbirinden tamemen farklı ülkeler bu festival sayesinde buluştular. Kültürlerini paylaştılar. Müzik, dans ve yüzlerde ki gülümseme ile insanlarla iletişim kurdular. Bunları düşündüğümde festivallerin ve bu gibi organizasyonların ne kadar değerli ve önemli olduğunu anlıyorum.

Büyükçekmece'deki bu festival Türkiye'deki ilk uluslararası festival olma özelliğini taşıyor. Folklor Kurumu ile birlikle düzenlenen yarışmada festival sonunda birinci, ikinci ve üçüncü olarak dereceye girenler açıklanıyor. Bunun yanında mansiyon ödülleri, en iyi erkek ve kadın oyuncu, en iyi müzik ve en iyi kostüm ödülleri veriliyor.

Festivalle birlikte heykel sempozyumu da düzenleniyor. Burada da yine yabancı sanatçılar heykellerini yapıyorlar. Festival boyunca pop, caz, alternatif, Türk Sanat müziği ve Türk Halk müziği dallarından sanatçılar geliyor.

Bu sene yoğun yağış nedeniyle iki konser de iptal edilmek zorunda kalındı. Konuk ülkelerin dans gösterileri ertelenemeyeceği için onlar kapalı spor salonunda gösterilerine devam etti.

Misafir ülkeler, festival boyunca her gece farklı birkaç ülke olmak üzere geleneksel yemeklerini, müziklerini ve el işi sanatlarını sergiledikleri eğlenceler düzenledi. Konuklar o gece hangi ülkenin gecesiyse o ülkenin danslarını sergilediler, yemeklerini yediler. Tabi biz de! :) Böylece farklı ülkelerdeki bir çok kişi bu geceler sayesinde birbiriyle kaynaştı, kültürlerini tanıttı.

11 senedir olduğu gibi bu sene de festival çok güzel sonuçlandı. Benim festivaldeki görevim ise yabancı ve Türk misafirlerimizin güler yüzlerini, hoş anları görüntülemek, fotoğraflarını çekerek bu güzel anları ölümsüzleştirmekti.

Burada bir kaç beğendiğim fotoğrafı göstereceğim sizlere, devamı burada: http://www.flickr.com/photos/zeynepmirza/page9/

Umarım beğenirsiniz :)

24 Nisan 2010 Cumartesi

23 Nisan ve Laleler

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle olan resmi tatilimizi bu yıl da güzel bir şekilde değerlendirdik.
Ulusal Egemenliğimizi kazanmamızda en büyük rolü olan başta Ulu Önder Atatürk ve askerlerimizi anarak güne başladık.

Baharın gelmesiyle ortalık yeşilleniyor, renkleniyor. Laleler ise en güzel çiçeklerden biri. Ama ne yazık ki ömrü çok kısa. Hemen bozuluyorlar. Çiçeklerin fotoğrafını çekmek veya laleler arasında bol bol gezmek istiyorsanız zamanını kaçırmayın...

Geçen sene tam zamanında gitmiştim. Bu sene biraz geç kalmışım. Emirgan Parkı'nda laleler çoktan ekilmiş. Ve bozulmaya yüz tutmuşlar bile. Ben yine de bolca çektim.





22 Nisan 2010 Perşembe

Cılgınalısveris.com



Gelişen teknoloji ve bununla birlikte en çokta internet hayatımızın birçok alanında etkili rol oynuyor. Bilindiği üzere artık gazeteleri internetten okuyor, görüntülü-sesli-yazılı iletişimimizi internetten yapıyoruz. Ve daha bir çok ihtiyacımızı internetten gideriyoruz. Bunlardan biri de online alışveriş...

İnternetten alışverişin bir çok avantajı var. İndirimli ürünler ve kargo hizmeti insanları en çok cezbeden özelliklerden biri. Son günlerde Gittigidiyor.com, Teknosa.com.tr ve Hepsiburada.com gibi büyük sitelere yeni bir rakip geliyor.


Dmrc Bilişim Şirketi tarafından yapılan bu yeni alışveriş sitesi çok rağbet göreceğe benziyor. Güvenilir, tasarımın kuvvetli ve kulanılabilir olması yeni alışkanlıklar yaratacak.

Kullanışlı ve hoş tasarım sitenin güçlü yönelerini arttırıyor. Göze güzel gözüken ve ürünlere kolay ulaşmamızı sağlayan diğer bir iyi özellikte, bol bol kategori kullanılması. Böylece istediğimiz ürünlere daha hızlı ve verimli şekilde ulaşabiliyoruz.

Cılgınalısveris.com düzenlediği kampanyalarla müşterilerine hediyeler ve büyük indirimler kazandırıyor...

21 Mart 2010 Pazar

Kurumuş çiçeklerim ve ilkbahar güneşi...

En az 3 en fazla 7 yıllık güzel birikimlerim. Genellikle babamın anneme aldığı çiçekler bunlar. Doğum günü, sevgililer günü, Dünya Kadınlar Günü veya o an görülüp alınan şirin çiçekler. Ben de içlerinden en güzellerini seçip, ansiklopedilerin arasına koyardım. 32 ciltlik ansiklopedinin 2,4,12 ve 15 nolu kitaplarının arasında yıllarca saklandı. Bunlar en çok sevdiğim rakamlardı çünkü. Dolabı açıp baktığımda ilk o rakamları fark ederdim. Çiçeklerimin de onların içinde kurutmuşum. (Bu arada artık o ansiklopediler yok)

Gül, karanfil, papatya, gelin çiçeği denilen beyaz küçük tomurcuklu çiçek, çeşitli yapraklar ve ismini bilmediğim bir diğeri...


7 Şubat 2010 Pazar

Kapalı Çarşı ve Valide Han

Dün Kapalı Çarşı'daydık. Tarihi hanları gezdik, aradığımız hanı bulana kadar da baya bir dolaştık. Ben de bu arada fotoğraf çektim tabi. Bazı mağaza sahipleri çekmeye izin vermiyor. Bu gibi sorunlarla karşılaşmamak için önceden izin alıyorum bende.

Arkasından gelen soru ise şu oluyor:
-Niçin çekiyorsun?
Eğer kuyumcunun vitrinini çekeceksem, onların cevapları da böyle oluyor:
- Aynısını yapmayacaksan çek!

Benim cevabımsa yok ben amatörüm, öylesine çekiyorum, kendim için... :)

Geçen gün bir amca da, kızım filme alma beni dedi... Amca film mi kalmış, dijital bu makine... (Diyemedim tabi, desem bunu anlamayacaktı eminim:))









Bazı insanlar çalışma ortamlarından şikayet ederler. Ama zannetmiyorum ki aşağıdaki fotoğraftaki mağaza sahibinin şikayeti kadar haklı olsun. Burası o kadar küçük bir antikacıydı ki... Yine kapalı çarşı içinde. Dükkan 2 adımdan oluşuyor. Ayrıca oturacağı bir sandalye bile yoktu. Sadece bir tabure gibi bir şey vardı. Ama mağaza içindekiler çok güzeldi. Antika eşyalar, gaz lambaları (Alaaddin'in Sihirli Lambası), cezveler, kaplar, tepsiler, ve daha bir sürü küçük ıvır zıvır...


Bir kafe gördüm.. Tam benlik. O kadar şirindi ki. Kırmızı beyaz ekoseli örtüler, kırmızı karanfiller, beyaz, kırmızı, gri sandelyeler ve en fazla 2 kişinin oturabileceği küçük masalar...


Tavsiye üzerine Çakmakçılar Yokuşundaki Büyük Valide Han'a uğradık. Burası gizemli olduğu kadar, etkileyici ve ürkütücü bir yerdi aynı zamanda. Haftasonu olduğu için en üst katına çıkamadık, kapalıymış. Yukarıda çok güzel manzara varmış. Malesef çok bakımsız bu han. Hiç bakmamışlar desek daha doğru. İçerisi karanlık, yıkık döküktü. Ama dükkanlar sahipliymiş, depo olarak kullanılıyormuş.
Bu han o kadar eskiymiş ki Kapalı Çarşı'dan önce yapılmış. İpek Yolu üzerinde bulunduğu için de çok önemli bir yere sahipmiş. İnsanlar burayı kervansaray olarakta kullanırlarmış. 16. yüzyılda Kösem Sultan tarafından yaptırılmış. Kadıncağız hanını bu halde görse üzülürdü... Çünkü çok bakımsız, karanlık, ürkütücü...
Fotoğraflarını çektim tabi. Kapı fotoğrafları koleksiyonum gelişti Büyük Valide Han sayesinde. Bir sürü antika kapı fotoğrafım oldu:):)