4 Ekim 2009 Pazar

Bol fotoğraflı bir gün..

Cumartesi günü çok eğlenceli geçti.

Hava belki fotoğraf çekmek için uygun değildi, ama yine de güzel şeyler ortaya çıktığını düşünüyorum.

Kulüpten arkadaşlarla toplandık ve Sultan Ahmet Camisi meydanında buluştuk. Kalabalık bir kulübümüz olmasına rağmen malesef sadece 6 kişi gelmişti. Olsun, zaten az kişi daha çok eğlendik. :)

Hava kapalı olduğu için fotoğraflarım eski zaman fotoğraflarına benzedi.

Birazda ben öyle yapmaya çalıştım. Photoshoptan yardım aldım. Ama tamamen fotoğraflarıma hükmetmesine izin vermedim.



Ağaç gövdesini çektiğim bu fotoğraflarım bana sonbaharı hatırlattı. Zaten sonbahardayız. Ama yerlerde biraz daha fazla dökülmüş, kurumuş yaprak olsaydı hiç fena olmazdı. Bu seferlik öyle oldu.

Sonra bir tarafan yürüyüp, diğer taraftan fotoğraf çekiyorduk ki; 'Gevrek Simit' diye bağıran simitçi amcaya rastladık. Aslında simit almamız veya fotoğraf için para vermemiz gerektiği konusunda bize ısrar etti. Ama biz onu aldırmamaya devam ettik. Sağolsun yine de poz verdi, kızmadı bize.

Fena mı amca bak, görev başındayken bir fotoğrafın oldu...

Sonra caminin arkasında, oralarda bir yerde eski bir kulübe bulduk. Üstünü sarmaşıklar sarmıştı.

Gerçekten eski bir görüntüsü vardı. Yanında hurda diyebileceğimiz eşyalar vardı. Ama bir taraftan da yanındaki çiçekler ve yapraklar ona hala canlı ve yaşamakta olduğunu hatırlatıyor gibiydi.

Sonra burada birbirimize pozlar verdik, bol bol fotoğraf çektik. Nostaljik bir hava kattı bu mekan fotoğraflarımıza...



Bu güzel patiyi de unutmamak gerek. Bunu da arkadaşları beklerken çektim. Aslında sayfanın en başına koymam gerekiyordu ama böyle oldu... Bu kadar kibar ve zarif bir pati daha önce görmüşmüydünüz? Hem de bu güzel pati hamile bir anne kedinin patisine ait. Çok güzel değil mi? Sanki el sallıyormuş gibi...



Galata köprüsünden geçerken balıkçılara rastladık.

Her yaş grubu ve cinsiyette insan balık tutuyordu. Bazıları para kazanmak bazıları ise belki zevk için... Ama ordaki kimse boş değildi, amaçları vardı.

Galata Köprüsünden geçip taksime gitmek üzere karar verdik. Taksime tünelden tramvayla geçtik. Taksim her zamanki gibi kalabalıktı. Oturacak kafe bulmak için yürürken, bende ilgimi çeken mağazalara bakıyordum.



Taksimdeki eski mağazalar çok hoş gözüküyor. Özellikle bazı dükkanlar var ki tabelası, vitrini bile değişmemiş. Camlar ve kapılar eski. Yılların şahitliğini yapıyor...



İşte yine öyle bir vitrin dikkatimi çekti. Burası eski bir kırtasiyeydi. Ya da eski görünümü verilmiş bir kırtasiye...

Dükkanın içinde kırtasiye alanına ait eski eşyalar vardı. Tüyden kalemlar, mürekkepler, dolma kalemler... Özellikle de tüyden kalemler. Meraklıları için iyi bir hediye olabilir... Rengarenk, uzunlu kısalı tüyden kalemler, çok güzeller...

Düşünüyorum da; gelecekte belki kalem bile olmayacak, her şey elektronik olacak. Kağıt olmayacak, yazılarımızı ve notlarımızı küçük ekranlara alacağız. Bunlar bize uzak değil. Hayatımıza girmeye başladı bile...

Ve bebekler...



Bir sürü kız bebek... Zenci, esmer, kızıl, sarışın...
Dolu dolu, çeşit çeşit bebek. Hepsi de çok hoş gözüküyorlar. Özenle saçları yapılmış, kıyafetleri dikilmiş, hepsi gülümsüyorlar. Kaç tanesi konuşuyor bilmiyorum...

Böylelikle bu günü de güzelce tamamladık :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder