13 Temmuz 2011 Çarşamba

Marmaris - Dalyan - İzmir

İlk tatilim bitti.

Vakit çok güzel ve hızlı geçti.

İş yerinden direkt yola çıktık. Yaptığımız seyahat süresince, 13 saatte 857 km yol katettik. Kalacağımız otel merkeze çok uzak olmasına rağmen, özellikle denizi görülmesi gereken koylardan biriydi.

Bayır Köyü içinde küçük bir koyda bulunan otelimiz çok güzeldi. Antik çağları anımsatan dekorasyonu, yeşil alanları ve küçük hayvanat bahçesiyle doğayla iç içe bir tatil sundu bize.









Marmaris'in denizi... Söylenecek söz yok. Kuşkusuz Türkiye'nin en güzel denizlerinden biri. Hatta bence en güzeli... Kıyıdan derine kadar, mavinin her tonunu görmek mümkün...


Oteldeki 5 gecelik tatilimizden sonra, tekneyle Dalyan turu yapmak üzere sabah kaldığımız yerden yola çıktık. Otelimizin merkeze uzak olmasından dolayı, son anda tur yapacağımız gemiye yetiştik. Marinadaki diğer tur teknelerine göre daha büyük ve gece bar olan gemimiz vardı. Misafirler çoğunlukla İngilizler'di.


Marmaris'in merkezinden çıktığımız yoldan yaklaşık 80 km sonra Dalyan'a ulaştık. Dalyan, Marmaris'e gidildiğinde mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Üstelik turlar, uzun yol katetmeye ve farklı yerler göstermelerine rağmen ucuz fiyat alıyorlar.

Gemimizle masmavi sulardan, yer yer yüksek, yer yer alçak dağ ve mağaralardan geçerek Dalyan'a ulaştık. Yolun yarısında yüzme molası verdik. Dışarıdan muhteşem görülen denizin altı da şnorkel sayesinde çok güzel gözüküyordu.


Dalyan çok sığ suya ve dar sazlık kanal nehirlerine sahip olduğu için, bizleri küçük tur teknelerine bindirdiler. Tekne önce bizi İztuzu Plajı'na götürdü. Bu plajı bir tarafı tatlı su, bir tarafı tuzlu sudan oluşuyor. Altın rengi ve incecik kumlardan oluşan, dünyada eşi çok az bulunan plajı farklı yapan bir özelliği daha var. Malesef son günlerde çıkan haberler Dalyan tehlike altında olduğu yönünde. Buradaki teknelerin sezon boyunca kullandığı mazot sulara karışıyor ve caretta carettaların yaşadığı önemli alana zarar veriyor. Birçok firma bu konuda harekete geçti, umarım devletin resmi kuruluşları da bu konuda üzerine düşen görevi yapar...


Dünyada çok az sayıda bulunan ve nesli korunma altına alınan 'caretta caretta'lar yumurtalarını Nisan ayında İztuzu Plajı'nın kumu üzerine bırakıyorlar. Ayrıca uluslararası sivil toplum kuruşulu olan Greenpeace, buradaki yavruları yaşatmak ve hasta olanların bakımını yapmak için özel bir alanda kaplumbağaları koruyor. Buradaki caretta caretta'lar 450 yıla kadar yaşayabildiğinden, bölge için önemli bir yer tutuyor. Ses olmadığında kendilerini gösteriyorlar. Bir teknedeki balıkçı, yengeci yem olarak suya atıyor ve kaplumbağanın gelmesini bekliyor. Çevredeki tüm tekneler de sessizlik içinde tosbağanın gelmesini bekliyor. Biz de bu şekilde sessizce bekledik ve bir süre sonra şirin kaplumbağa bize kendini gösterdiği için şanslıydık.






İztuzu plajının koyu renkte bir kumu var. Suyu çok temiz ve sıcak. Denize girdiğinizde incecik kum adımlarınızla birlikte havalanıyor ve suya karışıyor. Bu da suyu bulandırabiliyor. Fakat su gayet temiz ve dalga dalga kumunda midyeye az rastlananıyor.


İztuzu Plajı'ndaki kısa yüzme molamızdan sonra, dar sazlık nehirlerden geçerek Dalyan'ın ünlü çamur banyosuna gittik. Sezonun en yoğun zamanı ve cumartesi günü olmasından dolayı bu alan çok kalabalıktı. Çamur banyosu, doğal killi çamurdan oluşuyor. Misafirler romatizma, kireçlenme ve deri hastalıklarına iyi gelen çamuru vücutlarına sürüyor. Eminim ki buraya gelenlerin çoğu faydasından çok eğlencesi için sürüyor. Biz de bunlardan biriyiz :)) Sürdüğümüz çamur üzerimizde kuruduktan sonra duş aldık ve yaklaşık 38 derece olan doğal termal su havuzuna girdik. Girdik derken, sadece ayaklarımı soktum. Ne kadar termal de olsa yine havuzun kötü yanları aklıma geldi ve sıcak suya girme isteğimi engelledi.


Dönüşe geçtiğimizde uğradığımız bir yer daha vardı. Kaunos Antik Kenti ve Karya Kaya Mezarları. Kaunoslu halkın binlerce yıl önce yaptığı kaya mezarları gerçekten muhteşem. Karşısına geçip antik mezarları izlerken, insan tarihin gizeminden kendini alamıyor. Geçmişi M.Ö 10. yüzyıla kadar uzanan tarihi kentte çok sayıda mezarlık bulunuyor ve birçoğunun sırrı hala çözülememiş. Rehberimizin anlattığına göre, kentte yaşayan halk kralına çok bağlıymış ve kendisini çok severlermiş. O öldükten sonra krallarının şanına yakışır bir mezarlık yapmak istemişler. Ve bu kaya mezarlıklarını oyarak oluşturmuşlar. Mezarların bulunduğu kayalar çok büyük ve çok dik. Büyük mezarların yanında, devlet adamlarına ve soylulara ait olduğu söylenen daha küçük mezarlar var. Hepsi ince ince oyularak yapılmış. Günümüzde yüksek teknoloji kullanıldığı halde oymalar zorlanarak yapılırken, seneler önce o mezarların nasıl yapıldığı, hangi aletler kullanıldığı ve o aletlerin o kadar yüksek kayalara nasıl çıkarıldığı sorularının cevapları hala sır...



İstanbul'a dönerken tam Marmaris'ten çıkıyorduk ki çok güzel bir kahvaltı yeri keşfettik. Taşhan Park, Marmaris sınırını geçer geçmez dağın ortasında yemyeşil, tarihi yapıda inşa edilmiş çok güzel bir yer. Marmaris'e gidersem mutlaka tekrar uğrayacağım huzur verici bir ortam. Yeni kurulmuş bir tesis olan Taşhan Park'ta herşey özenerek ve büyük bir titizlikle oluşturulmuş. Kahvaltılıklar çeşit çeşit, organik ve sunum çok temiz. Abartmıyorum, garsonlar 7-8 kez gelip istediğiniz birşey var mı diye ısrarla soruyorlar. Güleryüz ön planda. Asırlık ağaçların altında ve yemyeşil çimlerin üstünde, kuş cıvıltıları eşliğinde yaptığımız kahvaltıyla tatilimizi çok güzel bir şekilde sonlandırdık.

Ve önümüzde aşmamız gereken çok uzun bir yol vardı...

Yolumuza devam ederken, uzun zamandır görmek istediğim İzmir'e uğradık. Önce Konak Meydanı'ndan geçtik, ardından Karşıyaka'da bir cafede dinlendik. Havanın sıcak olması özellikle çocukları sokaklara dökmüştü... Konak Meydanı'nda bulunan süs havuzunda çocuklar serinliyordu. Karşıyaka sahilinde ise piknik yapan ve ağaçların altında serinleyen birçok kişi vardı. Hava çok sıcak olmasına rağmen İzmir'in rüzgarında insanlar yazın tadını çıkarıyorlardı. Bizse 1 saatlik molamızdan sonra yolumuza devam etmek üzere tekrar yola çıktık.


O kadar yol yorgunluğuyla İzmit bize kötü bir sürpriz yaptı. Çok fazla trafik vardı. Feribota binmemiz olanaksız gözüküyorken, körfezi arabayla geçmeye karar verdik. Daha kötü bir karar vermiş olmalıyız ki, burada da trafikten yaklaşık 3 saat oyalandık.

Evimize gittiğimizde yorgunluktan ölüyorduk ve ertesi gün gitmemiz gereken bir işimiz vardı.
Yine de tatilimiz çok güzel geçtiği için mutluyduk.

Şimdi sabırsızlıkla Ekin'le gideceğim Kuşadası tatilimi bekliyorum :))

2 yorum:

  1. Her izmire gelen gibi sen de saat kulesinde fotoğraf çekilmeyi unutmamışsın :) çok seviyorum insanların burada fotoğrafını görmeyi :)

    kisisellik.blogspot.com bu arada sen de uğrarsan sevinirim bloguma :)

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler evet, adeta İzmir'e gittiğimizin kanıtı bu saat kulesindeki fotoğraflar. :) sevdim bende burasını.

    YanıtlaSil